Havacılık sektörünün küresel bir endüstri haline dönüştüğüne ve önümüzdeki yıllar içinde sosyal, ekonomik, çevresel, teknolojik ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak ciddi bir değişim geçireceğine dikkat çeken GMW MIMARLIK, bu tetikleyiciler arasında “kritik belirsizlik” olarak kabul edilebilecek unsurların olması sebebiyle sektörün geleceğini şimdiden tam olarak tarif etmenin mümkün olmadığını belirtse de, havalimanlarında uygulanan teknolojik gelişmelerin terminal binalarını yakın gelecekte nasıl değiştireceğini yorumladı.
Yakın zamanda uygulamaya geçen ve hızla yayılacağı tahmin edilen sistemlere örnek olarak 2007 yılında tamamlamış oldukları Kahire Havalimanı T3 Projesi’nde ilk defa uygulanan biometrik pasaport geçiş alanlarını gösteren GMW MIMARLIK, bu uygulamanın sadece pasaport geçişleri için değil, diğer işlemler için de yaygınca kullanılmaya başlandığını ve yakın gelecekte tamamen biometrik sisteme geçileceğini belirtiyor. Bu sayede havalimanı içinde bir yolcunun geçmesi gereken tüm işlemler çok daha hızlı tamamlanacak ve planlama aşamasında dikkate alınması gereken bekleme alanları ciddi şekilde azalacak. Artık akıllı telefonlarda bile olan biometrik uygulamalar sayesinde, insanların biometrik aşinalığının da artacağını vurgulayan mimarlar, bu sürecin beklenenden hızlı olacağını tahmin ediyor.
Havayolu ulaşımında bagaj işlemlerinin, hem yolcu hem de havayolu şirketleri için en önemli konulardan biri olduğunu dile getiren GMW MIMARLIK, 4 yıl önce projesini tamamladıkları Medine Havalimanı Hac Terminali’nin planlamasında, havaalanına gelmeden önce yapılan check-in ve bagaj teslim işlemlerini öngördüklerini, bu uygulamanın otellerden ya da şehir merkezlerinden yapılacak bagaj tesliminde hızla yaygınlaşacağını vurguluyor. Ayrıca nesnelerin interneti kavramına (IoT) örnek olarak verilebilecek sürekli kullanıma uygun elektronik bagaj etiketleri ve RFID kartlar sayesinde gerçek zamanlı olarak takibi yapılabilen bagajların yolculukları çok daha sorunsuz hale getirmeye başladığının da altını çiziyor.
Günümüzde çok sık duyulan yapay zeka, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik kavramlarının bizzat havalimanlarında da kullanılmaya başlandığını ifade eden GMW MIMARLIK’a göre, robotlar ve akıllı telefonlar ile birlikte çalışan beacon’lar, yolcuya ihtiyaç duyduğu bilgileri anında iletilebiliyor ya da biometrik tanıma sistemi sayesinde erişilen kişisel bilgilere göre özel bir hizmet sunulabiliyor. Örneğin, yolcunun o anda bulunduğu noktadan gitmek istedikleri noktaya ilişkin yönlendirmeler, kendi uçuşları ile ilgili bildirimler veya ticari alanlardaki promosyonlar ile ilgili bilgiler anlık olarak cep telefonlarına gönderiliyor. Yolcuların sanal gerçeklikle yapılmış tematik bir tünelin içinden geçmesi ile aslında biometrik sistem ile güvenlik kontrolünden geçiyor olmaları, hem yolcu memnuniyetini olumlu etkiliyor hem de zaman ve mekan kazandıracak gelişmelerin önünü açıyor. Bahsi geçen tüm bu sistemler, her zaman terminal yapı veya mimarisini ciddi anlamda etkilemese de tamamen yolcunun ihtiyaç ve zevklerine göre kişiselleştirilmiş bir hizmet vererek yolcu konforunu arttırmasının yanında, işletme giderleri ve ticari imkanlar gibi birçok farklı konuda da avantaj sağlayacak.
GMW MIMARLIK penceresinden bakıldığında; gelecekte terminal tasarım prensiplerini dramatik şekilde değiştirecek konuların başında hiç şüphesiz uçak tasarımları ve havalimanlarında uygulanan teknolojik gelişmeler geliyor. Son 20 yıldır terminal tasarımını ciddi şekilde etkileyen teknolojik gelişmelerden birinin A380 tipi büyük gövdeli uçaklar olduğunu vurgulayan GMW MIMARLIK, iskele bölümündeki bekleme salonları ile bagaj alım salonunun büyüdüğüne, köprü kotlarındaki değişikliklerin kat yüksekliklerini etkilediğine ve bagaj alım salonlarına daha uzun bagaj bantları eklendiğine dikkat çekiyor. Mimari takım olarak ilk yıllarda sadece bu tip uçaklar için özel salonlar tasarlarken, sonraları farklı konfigürasyonlarla küçük gövdeli iki uçağın aynı park pozisyonunu kullanmasını sağlayarak daha efektif çözümlere gittiklerini ifade ediyorlar ve ekliyorlar: “Alternatif yakıt ve enerji kaynaklarının da kullanılmasına paralel olarak belki de piste ihtiyaç duymayan, hareket kabiliyeti gelişmiş uçaklara uygun terminal tasarımları şimdilik uzak bir gelecekte duruyor.”